-
1 isabet etmek
1) попада́ть ( в цель)2) выпада́ть на до́люpiyangoda bana yüz lira isabet etti — по лотере́е мне вы́пало сто лир
sizin payınıza bu isabet etti — на ва́шу до́лю вы́пало э́то
3) поступа́ть уме́стноgelmekle çok isabet ettin — ты пришёл о́чень кста́ти
-
2 isabet etmek
v. hit, strike, hit upon -
3 isabet etmek
lêketin -
4 isabet\ etmek
попада́ть -
5 isabet etmek
-
6 isabet etmek
a) to hit the mark b) to say a well-timed word, to do something well-timed c) (ödül, vb.) to fall to, to win -
7 hedefe isabet etmek
v. be on target -
8 isabet
1. subst Treffer m (Lotterie, Schuss usw); fig etwas ganz Richtiges, Treffendes; … ganz richtig, sehr treffend; glückliche(r) Zufall;isabet almak LUFTF z.B. einen Treffer erhalten, getroffen werden;-e isabet etmek treffen (A; in A, z.B. ins Ziel); Betrag entfallen (auf A); in der Lotterie gewinnen; Los fallen auf jemanden;-i -e isabet ettirmek treffen (A; mit D; durch A);isabet ettirememek (das Ziel) verfehlen, fam danebengehen;isabet olmak gerade zur rechten Zeit geschehen ( oder erfolgen, sein);bunda çok isabet ettiniz damit haben Sie ins Schwarze getroffen2. int wunderbar!; schön (ki dass …) -
9 isabet
isabet [isa:bet] sTreffer m\isabet almak einen Treffer bekommen\isabet etmek treffen (-e)bu, \isabet oldu! das trifft sich gut! -
10 isabet
1.isabet almak — попа́сть в цель
doğrudan doğruya isabet, direkt isabet, tam isabet — прямо́е попада́ние
2) уме́стность (слов, поступков и т. п.)isabet göstermek — де́йствовать пра́вильно, попа́сть в са́мую то́чку (о действиях кого-л.)
2.sözünüzde isabet var — ва́ши слова́ о́чень уме́стны
здо́рово!, прекра́сно!, замеча́тельно!, превосхо́дно!isabet ki geldiniz — как хорошо́, что вы пришли́
-
11 isabet
,-ti 1. hitting (the mark). 2. saying or doing exactly the right thing. 3. falling by chance to. 4. happy encounter. 5. Well done! - almak to be hit (by a missile). - etmek 1. /a/ to hit (the mark). 2. /a/ to come to (one) (by chance or as one´s share). 3. to do or say just the right thing. - ki It´s good that.../Luckily,.... - oldu. colloq. It was a good thing./It worked out well. -
12 düşmek
1.1) (altındandüşmek) кIэзын/ щIэзын, щIэхун; (кIэзыгъ/ щIэзащ, щIэхуащ: düştü; кIэзы/ щIозыр, щIохур: düşüyor)3) (üzerinden düşmek, aracından düşmek); чIэзын/щIэзын, щIэхун; (чIэзыгъ/ щIэзащ, щIэхуащ: düşmekdüştü; чIэзы/ щIозыр, щIохур: düşmekdüşüyor)2.1) (aşağı düşmek, fiyatı düşmek); ефэхын/ ехуэхын; (ефэхыгъ/ ехуэхащ: düşmekdüştü; ефэхы/ йохуэх: düşmekdüşüyor)2) (aşağı düşmek, fiyatı düşmek); къефэхын/ къехуэхын; (къефэхыгъ/ къехуэхащ: düşmekdüştü; къефэхы/ къохуэх: düşmekdüşüyor)3. (elinden düşmek) Iапызын/ IэщIэхун; (Iэпэзы/ IэщIохур: onun elinden düşmeküyor; пIэпэзы/ пIэщIохур: senin elinden düşmeküyor)4.1) (devrilip düşmek) ебэджын; (ебэджыгъ: düşmekdüştü)5. (isabet etmek) IукIэн/ IущIэн; (IукIагъ/ IущIащ: düşmekdüştü; düşmeketti); тефэн/ хуэзэн; (тефагъ/ хуэзащ: düşmekdüştü; düşmeketti) -
13 değmek
1. vi1) ( dokunmak) berühren (-e)mektup elime değmedi der Brief hat mich nicht erreicht, der Brief ist bei mir nicht angekommen3) ( isabet etmek) treffen (-e)1) ( değerinde olmak) wert seinbunu ağza almaya değmez das ist nicht der Rede wert2) ( karşılık olmak) sich lohnen (-e)zahmetine değ(me) di die Mühe hat sich (nicht) gelohnt3) ( zevk veren şeyler için)buraya gelmeye değdi doğrusu es hat sich wirklich gelohnt, hierher zu kommenmüze görülmeye değer das Museum ist sehenswert, das Museum lohnt einen Besuch
См. также в других словарях:
isabet etmek — 1) nişan alınan yere değmek, rastlamak Kurşun hedefe isabet etti. 2) çıkmak Piyangodan yüz bin lira isabet etti. 3) yerinde iş görmüş olmak O hâlde yalnız çıkmış olduğuma çok isabet etmiştim. H. E. Adıvar 4) belli bir yerde bulunmak, yer almak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
isabet — is., Ar. iṣābet 1) Hedefe varma, hedefi vurma Bir kurşun isabetiyle öldü. 2) Piyango vb. şans oyunlarında, kazanma, çıkma, vurma 3) Öneri, düşünce veya söz, yerinde olma Bu sözünde isabet var. 4) Yanılmazlık 5) Güzel rastlantı Bize uğramanız… … Çağatay Osmanlı Sözlük
oğurmak — isabet etmek, rast gelmek; muvafik olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
vurmak — e, ur 1) Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak Masaya vurmak. Birinin başına vurmak. 2) i Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
değmek — 1. e, er 1) Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik. Y. Z. Ortaç 2) Ulaşmak, erişmek Mektup elime değmedi. Yaşı on beşine değince... 3) İstenilen yere düşmek, rast gelmek,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazanmak — i 1) Kazanç sağlamak Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım. P. Safa 2) nsz Olumlu, iyi bir sonuç elde etmek Böyle yazılara hiç cevap vermeyiz ve yazı çok ağırsa dava açarak çok defa kazanırız. B. Felek 3) Çıkmak, isabet etmek 4) Edinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun dokunmak — mermi isabet etmek Suriye de bel kemiğine bir kurşun dokunmuştu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
darımak — duçar ve giriftar olmak, isabet etmek, getirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tikizmek — dokunmak, isabet etmek, yetişdirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük